Lübabe dedemin annesinin adı…

Bölgenin büyük hocalarından olan Bekir Efendi, kızının adı Şerife olmasına rağmen Lübabe olarak seslenirmiş. Herkes bunu benimsemiş ve büyük babannemizin lakabı Lübabe Ebe olarak kalmış…

Bizlerde de büyüklerimizin adını koymak bir gelenektir. Benim adım olan Şerife’ nin aslında köyümüzde bilinen lakabı olan Lübabe’ yi yaşatmaya devam etmek amacıyla markamıza bu isim verdik ve çok mutluyuz…

Daha sonra araştırıyoruz ki meğer lakap olarak bildiğimiz Lübabe aslında bir sahabenin adıymış…

Ebû Lübâbe radıyallahu anh Kureyza yahudilerine karşı yaptığı yanlış bir hareketinden dolayı pişmanlık duyup kendini mescidin direğine bağlatan bir yiğit… Allah’a ve Resûlüne ihanet ettim duygusuyla kendi kendine ceza veren bir kahraman… Allah Teâlâ beni affetmedikçe buradan ayrılmam diyen bir iman eri…

Tövbesiyle Meşhûr Sahâbi…

Ümmü Seleme (r. anha) validemizin kapısı önündeki direkte bağlı olarak, tövbe istiğfar ederek günlerini geçirdi. Şefkat Peygamberi Efendimiz onu bu halde görünce: “Madem ki o kendisini bağlatmış. Allah Teâlâ tövbesini kabul edinceye kadar kalsın” buyurdu. Namaz vakitlerinde bağları çözülür, namazını kıldıktan sonra tekrar direğe bağlanırdı. Affedildiğine dâir âyet-i kerime nâzil oluncaya kadar yedi gün yeyip içmedi. Bitkin bir hale geldi. Bayılıp düşmeğe başladı. Nihayet tövbesinin kabul edildiğine dair âyet-i kerime nâzil oldu. Meâlen: “Ey iman edenler! Allah’a ve Resûlüne hainlik etmeyin. (Sonra) bile bile kendi emanetlerinize hainlik etmiş olursunuz.” (Enfâl sûresi: 27)

İlaveten kelime anlamı olarak da Lübabe herşeyin özü, halisi demek…
Tüm bu detaylar birleşince markamızın adının Lübabe olmasından başka bir alternatif düşünemez olduk. Geleneklerine sahip çıkan, geçmişini unutmayan ve şahsına münhasır anlayışıyla ve çok kıymetli dostlarımın katkılarıyla oluşturduğumuz markamızı huzurlarınıza sunarız…